Adres:
İzmir/Türkiye
E-posta :
info@sudeposutemizligi.net
Telefon No:
0232 255 05 85

Su deposu temizliği ve dezenfeksiyonu

> Blog > Su deposu temizliği > Su deposu temizliği ve dezenfeksiyonu

TOPLUMSAL AMAÇLI İÇME KULLANMA SUYU DEPO TEMİZLİĞİ VE DEZENFEKSİYONU

İçme ve Kullanma Sularının Depolanması

Su, dünyadaki yaşayan canlı ve bitkilerin en ihtiyaç duyduğu, yaşamlarını sürdürebilmesi için gerekli, en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Su en temel ihtiyaçtır ve yaşamsal faaliyetler için vazgeçilmezdir. İçme kullanma sularının temiz ve güvenli bir şekilde tüketime verilmesi kadar yeterli düzeyde verilmesi de son derece önemlidir. Su yetersizliği ve su kirliliği önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Bu nedenle topluma yeterli miktarda su verilmesi, verilen suyun temiz ve güvenli bir şekilde kesintisiz olarak sağlanması halk sağlığı açısından çok önem taşımaktadır.

Bireylerin su ihtiyacı kişi başı 24 saat olarak hesaplanır. Yetişkin bir kişinin vücut metabolizması için, günlük yaklaşık normal şartlarda 3 litre su tüketimine ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca yaşanılan ortamın ve kullanılan eşyaların temizliği için de, günlük 30-40 litre suya gereksinim duyulur. Su bir şebeke aracılığı dağıtılıyorsa, bu miktar 100 litre/kişi olarak hesaplanmaktadır. Kırsal kesimde 20-25 litre/gün yeterli olabilir. İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelikte öngörülen miktar kişi başı günlük su kullanım tüketim oranı, yaklaşık 200 litre civarındadır.

Nüfus artışıyla beraber oluşan, kentsel alanlardaki geniş yerleşim yerlerinin ve dağınık kırsal alanlardaki yerleşimlerin su ihtiyacının kesintisiz sağlanması için, yerel yönetimlerin tüketime verecekleri suları, depolamalarını bulundurması ve su havzalarının hijyen açısından kontrol edilerek, ihtiyaca cevap verecek şekilde hazır ve temiz olması gerekmektedir.

Ayrıca basıncın yeterli olmadığı, yüksek binalar ve işyerleri ile kesintisiz su teminini sağlamak üzere hastaneler, okullar, askeri birlikler, yurtlar, kamu binaları, ticari ve endüstriyel alanlar da, kendi bünyesinde çeşitli su depoları bulundurarak, mevzuatlarda belirtilen zaman aralıklarında, yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından, temizlik ve sonrasında ise dezenfeksiyonun yapılması gerekmektedir.

Yerleşim yerlerinin, coğrafi özellikleri dikkate alınarak, içme kullanma suları için su depoları yapılmaktadır. Ülkemizde içme kullanma suyu depoları genellikle, İller Bankası  ve Devlet Su İşleri ve yerel belediyeler tarafından, su ve kanalizasyon idari  tarafından hazırlanmış olan, teknik şartnameler ve projeler doğrultusunda yapılmaktadır.

İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik gereği, suyun tüketime sunulduğu noktaya kadar her aşamada, su ile temas eden veya etmesi muhtemel olan, bütün yüzeyler ile yine su ile temas edecek şekilde kullanılacak alet ve ekipman, suyun niteliğini bozmayacak ve sağlığa zarar vermeyecek özelliklerde, malzemeden yapılmalıdır. Bu depolar genellikle, fiziki yapıları, fayans kaplı su depoları, mebran kaplı su depoları, beton kaplı su depoları, gıdaya uygunluk gösteren plastik ve polyester depoları, krom veya galvaniz modüler su depoları olarak bulunmaktadır.

Sağlıklı ve Güvenli Su Depolama Alanları

Sağlıklı ve güvenli suya erişim, halk sağlığının en temel konularındandır. İçme ve kullanma suları genellikle göl, baraj ve nehir gibi yüzeysel su kaynakları ile sığ ve derin su kuyuları, yatay direnli su kuyuları ve kaynak suyu gibi yer altı sularından temin edilmektedir.

Toplumun temel içme-kullanma suyu kaynağı musluktan akan sudur. Bu suyun sağlıklı ve güvenli olması, pek çok hastalığın ortaya çıkışını önleyecektir.
Son yıllarda dünyanın iklimi değişmekte ve bu değişim ne yazık ki tüm canlıları olumsuz etkilemektedir. İklim değişikliği ile birlikte, su kaynaklarında azalma ve kıyı ekosisteminde bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Tatlı su kaynaklarının azalması, deniz seviyesinin yükselmesi ve yağmur rejimindeki değişiklik gibi olumsuzluklar, suya erişebilirliği ve suyun kalitesini etkilemektedir.

Diğer taraftan, var olan su kaynakları hızla kirlenmektedir. Su kirliliği, belirgin bir şekilde tüm dünyada önemli bir çevre sorunu haline gelmiştir. Yapılan çalışmala, ülkemizde de bu soruna dikkat çekmekte ve bazı yeraltı su kaynaklarımızın kirlendiğini göstermektedir.

Yüzeysel sular, yeraltı sularına göre çevresel baskılara daha çok açıktır. Evsel, endüstriyel ve tarımsal faaliyetler sonucunda, çok daha kolay kirletilir. Gerek yeraltı suları, gerekse yüzeysel suların, tüketime verilmeden önce, fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojk kirleticilerden arındırılması gerekir. Fiziksel ve kimyasal kirlilikler, suyun arıtılması ile giderilirken, mikrobiyolojik kirlilikler için suyun dezenfeksiyonu gerekir.

Ülkemizde sağlıklı ve güvenli içme-kullanma suyunun, topluma ulaştırılması 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, 5393 sayılı Belediye Kanunu, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu gereği yerel yönetimlerin, bu suyun kalitesinin izlenmesi, sağlıklı olup olmadığının takip edilmesi ve denetlenmesi ise Sağlık Bakanlığı’nın görevidir.

İçme-kullanma sularının kalite standartları, AB direktifi (98/83/EC) doğrultusunda Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanmış ve 17/02/2005 tarihinde Resmi Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” ile belirlenmiştir.

Suların, sağlığa uygun ve temiz olması yönetmelik gereği zorunludur. İnsan sağlığına potansiyel bir tehlike oluşturan, miktar ve yoğunlukta maddeler, mikro-organizmalar ve parazitler içermiyorsa, yönetmelikte belirtilen parametrelerin, sınır değerlerine uygun ise ve dezenfeksiyon açısından, ön görülen klor seviyesini karşılıyor ise sağlığa uygun ve güvenli kabul edilmektedir.

Aynı yönetmelik, içme kullanma suyu temininde, depoların ve depolarda otomatik klorlama cihazlarının kullanımını, klor ve klorlu bileşiklerle dezenfeksiyon işleminin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu düzenlemeyle, suyun güvenli bir şekilde tüketime verilmesi amaçlanmıştır.

İçme kullanma suları, tüketime verilene kadar, her türlü kontaminasyona açıktır. Bir su sistemi en basit şekliyle kaynak, arıtma tesisi, depo ve şebeke olarak bir bütündür ve gerekli tedbirler alınmazsa, su temininin her aşamasında kolayca kirlenebilir. Bu nedenle içme suyunun temin edildiği kaynağın, beslenim alanından nihai tüketiciye ulaşıncaya kadar geçtiği her aşamada, özellikle mikrobiyolojik kirleticilerin olumsuz etkilerine karşı, etkin bir şekilde korunabilmesi halk sağlığının korunması açısından önemlidir.

İçme Kullanma Suyu Dezenfeksiyonunun Önemi

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2017’de, küresel nüfusun % 71’i (5.3 milyar kişi), güvenli bir şekilde yönetilen, içme suyu hizmeti kullanmıştır. Halen dünya nüfusunun bir kısmı, güvenli suya erişimden yoksundur.

Dünya genelinde, en az 2 milyar insan dışkı ile kirlenmiş bir içme suyu kaynağı kullanmaktadır. Kirlenmiş su, ishal, kolera, dizanteri, tifo ve çocuk felci gibi hastalıkları bulaştırabilir. Kirlenmiş içme suyunun her yıl 485.000 ölümlü isale neden olduğu tahmin edilmektedir.

İnsan ve toplum sağlığını, doğrudan etkileyen etmenler arasında, en önemlisi içme ve kullanma sularının sağlıklı temiz ve yeterli miktarda topluma ulaştırılmamasıdır. Sudaki hastalık yapıcı etkenler önemli riskler yaratır. Bakteriler, virüsler ve parazitler halk sağlığı sorunlarına yol açabilmektedir. Su ile bağlantılı başlıca enfeksiyöz hastalıklar; enfeksiyöz ishaller, dizanteri, Giardiyaz, Barsak parazitozlar, Tifo ve paratifo, Yersinya enfeksiyonu, Kolera, Hepatit A ve E, Sıtma, Mantar hastalıkları, Legionella enfeksiyonu, Leptospira enfeksiyonu, Kampilobakter enfeksiyonu, Norwalk vb virüs enfeksiyonu vb. gibi sayılabilir.

İçme kullanma sularının dezenfeksiyonu ile bu hastalıkların önlenmesi mümkündür. Bu nedenle insan sağlığının korunmasında, suyun sağlıklı ve güvenli bir şekilde iletilmesi ve tüketime verilmesinde, dezenfeksiyon büyük önem arz etmektedir.

İçme kullanma suyu depolarının temizlenmesi ve dezenfeksiyonu

Kaynakların korunmasının yanında, su depolarının düzenli olarak temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi de, güvenli içme kullanma suyu temininin en önemli basamaklarından biridir.

Depoların düzenli aralıklarla temizlenmemesi en önemli kirlilik sebeplerinden biri olabilmektedir. Depolarda zamanla suda çözünmeyen katı partiküler, algler ve mikroorganizmalar çoğalabilir ve dağıtıma verilen suyu kontamine edebilir.

Bu nedenle her depo mutlaka temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. Bina içi depolarda su kesintilerinde kullanılmak üzere, suyun uzun süre bekletilerek kesinti olması durumunda devreye sokulması, kontaminasyonlara sebep olan en önemli etkenlerdendir. Bu nedenle bina içi depolarda suyun sürekli sirkülasyonu sağlanmalı, bu depoların yılda en az iki defa temizlenmelidir.

Depo kirliliğinin en temel göstergesi suyun bulanıklaşması, tadında ve kokusunda değişiklik olmasıdır.

Su deposu temizliği aşamaları

1-Dağıtım vanası ve temiz su girişi kapatılır. Depodaki bütün su tahliye vanasından dışarı boşaltılır.

2- Çalışma emniyeti için temizlik işlerinden önce deponun havalandırılması ve aydınlatılması sağlanır.

3- Tek kullanımlık tulum, bone, lastik çizme vb. giyilir ve maske takılır. Teknik elemanlar depo içine inmek için ip merdiven ya da sabit merdiven kullanabilir.

4-Deponun dibindeki balçık, mıcır gibi birikintiler uygun ekipmanla deponun dışına çıkarılır.

5-Deponun tüm yüzeyleri tavan ve taban dahil tazyikli su ile veya fırça ile yıkanır ve depoda kalan sular, dalgıç pompalarla tahliye edilerek uygun görülen su giderine atılır.

6-Deponun tüm yüzeyleri Sağlık Bakanlığından izinli en az % 10 luk klor solüsyonu veya kireç kaymağı ile fırçalanarak yıkanır. Klor solüsyonunun korozif etkisi olması nedeni ile dikkatli çalışılmalı ve çalışan sağlığı açısından gerekli güvenlik tedbirleri alınmalıdır. Ortamın iyi bir şekilde havalandırılmasına dikkat edilmelidir.

7- Tazyikli su ile durulanır ve su tahliye borusundan dışarı atılır. Bu aşamadan sonra artık depoya girilmez.

8- Depo doldurulur ve 5 ppm olacak şekilde klorlanır. Dağıtım vanalarını açılır ve şebekeye su verilir. Depodaki su seviyesi yarıya inene kadar bu işleme devam edilir ve daha sonra dağıtım vanasını da kapatarak en az dört saat veya ideal olarak gece boyunca depo giriş ve çıkışını kapatarak depo iç yüzeylerinde oksidasyon ve dezenfeksiyon işlemlerinin gerçekleşmesi sağlanır. Bu şekilde şebeke sisteminin dezenfeksiyonu da sağlanmış olur.
Tüm şebekenin ve muslukların kolayca kontrol edilebileceği birimlerde yukarıda sayılan işlem kolayca gerçekleştirilebilir. Ancak çok sayıda kişi tarafından kullanılan depolarda şebeke sisteminin ve tesisatın dezenfeksiyonu için zaman planlaması dikkatlice yapılmalı ve yüksek dozda klorlanmış suyun kullanılmaması ve tüketilmemesi konusunda tüketiciler bilgilendirilmelidir.

Deponun kapasitesine ve kişilerin su kullanım özelliklerine göre saat ayarlaması en uygun şekilde yapılmalıdır. Şebeke kullanımının gece saatlerinde daha az olması nedeni ile bu işlemin saat 22:00 den sonra yapılması önerilmektedir. Depo gibi sabit su kaynaklarının klorlanmasında yaşanan sorunlardan birisi de suya ilave edilen klorun kısa sürede ve dengeli (homojen) biçimde dağılmamasıdır. Bu nedenle su dolaşım sistemi (sirkülasyon) bulunmayan depolarda klorlamadan önce depo yarıya kadar doldurulmalı ve ilave edilmesi planlanan klorun tamamı bu suya eklendikten sonra deponun kalan kısmı doldurulmalıdır.

9- Depodaki su; dört saatin sonunda veya sabah erken saatlerde tahliye vanası aracılığı ile tamamen boşaltılarak temiz su dolması sağlanır ve dağıtım vanaları açılarak normal düzeyde (0.2-0.8 ppm) klorla klorlama işlemine devam edilir.

İçme Kullanma Suyu Dezenfeksiyonunda Kullanılan Dezenfektanlar

Dezenfeksiyon mikroorganizmaların etkisiz hale getirilmesi için uygulanan işlemdir. Hastalık yapıcı mikroorganizmalardan kurtulmak için, içme-kullanma suyu dezenfekte edilmeli ve dezenfektan etki su tüketiciye ulaşana kadar sürmelidir. İçme kullanma suyu dezenfeksiyonunda, fiziksel ve kimyasal yöntemler kullanılır.
Toplumsal amaçlı içme kullanma suyu dezenfeksiyonunda genellikle, klor ve klorlu bileşikler kullanılır. En sık kullanılan kimyasal dezenfektanlar;

1 Klor

Klor halen en yaygın olarak kullanılan dezenfektandır. Klor eklendikten sonra etkinliğin ortaya çıkması için yeterli temas süresine gereksinim vardır. Bu süre yaklaşık 30 dakikadır. Klorun 3 farklı formu kullanılır; elementer klor (klor gazı), sodyum hipoklorür (sıvı), Kalsiyum hipoklorür (katı).

 a Gaz klor

Klorun en yaygın kullanılan formudur. Klor formları arasında en ucuz olandır ve raf ömrü yoktur. Basınçlı tanklarda sıvılaştırılmış gaz olarak taşınır ve depolanır. Tehlikeli bir gazdır. Kullanımı tecrübeli personel gerektirir.

 b Sıvı Klor (Sodyum Hipoklorit)

%5-15’lik solüsyonları kullanılmaktadır. Raf ömrü sınırlıdır. Korozif etkisi fazladır. Suya katıldığında klorat, klorür ve bromat gibi inorganik yan ürünler oluşabilir. Gaz klordan daha pahalıdır ve gaz klora göre daha az zararlı ve daha az tehlikelidir. Çalışan personelin kısa süreli eğitimi yeterlidir.

 c Katı klor (Kalsiyum Hipoklorür)

%65 klor içeren granül ya da tabletler biçimindedir. Sodyum hipoklorürden daha dayanıklıdır ve raf ömrü daha uzundur. Hazırlanması aşamasında daha çok işlem gerektirir. Hazırlanan stok solüsyonlarda oluşabilen partiküller doz ayarlamasını güçleştirebilir. Küçük kapasiteli tesislerde kullanılır. Gaz klordan daha pahalıdır.

2 Kloraminler

Belirli miktarda klor ve amonyağın sulu ortamda birleştirilmesi ile oluşur. Genellikle primer dezenfektan olarak kullanılmaz, klora göre dezenfektan etkinliği daha düşüktür. Ortamda uzun süre bozunmadan kalabilir. Uzun dağıtım şebekelerinde ikincil dezenfektan olarak kullanılması tercih edilir. Rezidüel etkinliği vardır. Klora göre daha az yan ürün oluşturur. Tat ve koku kontrolü iyidir. Suya tat ve koku katma özelliği açısından klordan iyidir.

Gerekli temas süresi uzundur. Okside etme yeteneği serbest klora göre daha düşüktür. Diyaliz makinelerinde çeşme suyu kullanılıyorsa, sudaki klor hastanın dolaşımına geçerek eritrositleri okside etmektedir. Yüksek dozda klor gözlerde irritasyona neden olur. Virüs ve parazitlere etkileri yeterince incelenmemiştir. Amonyak oluşumuna bağlı olarak dağıtım sistemlerinde alglerin büyümesi indüklenebilir. İçerdiği amonyak nedeniyle akvaryum balıklarına zarar verir.

3 Klordioksit

Virüsit etkisi çok yüksektir. Dezenfeksiyon yan ürünleri oluşumu azdır. Trihalometan oluşumuna neden olmaz, THM prokürserlerini (%30 kadar) parçalar. Tat ve koku yapan fenolleri parçalar. Giardia ve Cryptosporidiumlara karşı son derece etkilidir. Klorla karşılaştırıldığında Giardiaları 5 kat daha hızlı inaktive eder. Demir ve manganezi hızla okside ederek ortamdan uzaklaştırılmasını sağlar.

Uygun şartlarda suyun bulanıklığını azaltır. Dezenfeksiyon etkinliğini etkileyen tek parametre pH’dır, o da kısmen etkiler. Manganez oksidasyonuna neden olur, klora dirençli bazı mikroorganizmaların varlığında ilk alternatiftir.

Doğal organik maddelerle etkileşerek inorganik yan ürünler oluşumuna neden olur (klorit ve daha az miktarda klorat iyonları). Rezidüel etkinliği yok denilebilir. Suda kısa sürede uçarak buharlaşır. Nadiren diğer dezenfektanlarda görülmeyen koku ve tat ortaya çıkabilir. Kullanıma hazır hale getirmek için özel ekipman gerekir. İşletme maliyeti yüksektir.

4 Ozon

Çok güçlü bir dezenfektan ve oksidandır. Daha çok oksidan özelliği nedeniyle kullanılmaktadır. Virüsit etkisi çok yüksektir. Giardia ve Criptosporodium üzerine etkilidir. Dezenfeksiyon için gerekli temas süresi kısadır. Bulanıklığı giderir. Tat ve koku giderilmesinde etkilidir.

Rezidüel koruma sağlamaz. Korozif ve toksik etkileri vardır. Kompleks organik bileşikleri parçalayarak sudaki mikroorganizmalar için besin ortamı oluşturur. Çeşitli yan ürünler oluşur. Yan ürünleri azaltmak için ek düzenlemeler gerekir (granüler aktiviteli karbon filtreleri vb). Kurulum maliyeti yüksek olduğundan küçük işletmelerde kullanılamaz.